Ana içeriğe atla

Translate

Önemli Açıklama!

Burada paylaştığım ve paylaşacağım her türdeki eser, tamamıyla ve yalnızca bana aittir. Farklı bir platformda, eserlerimden izinsiz alıntı yapanlara, eserlerimin tamamını veya bir kısmını kopyalayanlara karşı, her türlü hukuki süreci izleyeceğime emin olabilirsiniz.

Yalnızca kaynak gösterilmesi ve izin alınması koşuluyla alıntı yapılabilir.

Üstelik bu platformda; gelişmeyi desteklemeyen hiçbir eleştiri, dikkate alınmamaktadır...

NkO - 8 / Yirmi Altı Saniye


 



   

   Kahvaltısını bitirip de gazetesini okurken Casio saatine takıldı bakışları. Dükkanda devam etmeyi uygun gördü, hem öncesinde yapılacak işleri de vardı. Küçük saat dükkanı, bugün biraz geç açılabilirdi. Saatler duracak değildi ya... Gerçi daha dünün, hayattaki son günü olduğunu öğrenmişti de ne olmuştu? Halen yaşıyordu işte. 

Alelacele yola koyuldu, durağa yetişirken de bu ikinci hayatta sana geç kalmak yok aslanım, diye söylenmeden edemedi. Pek sevdiği geleneğinden ödün vermeyerek cebinden kitabını çıkarıp okumaya başladı. İki durak sonra otobüse bir hanımefendi bindi. Kimseye uzunca bakmayı sevmeyen Sahir, birkaç saniye bakmaktan kendini alamadı. Nasıl alamasındı ki? Nasıl bir güzellikti öyle? Bir kadına öyle alıcı gözle bakmayı da hiç sevmez, yakışıksız bulurdu halbuki. Fakat rahatsız eden bir bakış da atmadığını hissediyordu.

Yeniden kitabına baktığında ise, gözlerinin karardığını, artık o deniz mavisi gözlerden başka bir rengi ayırt edemeyeceğini sandı. Sanki bir terbiyesizlik, bir hadsizlik etmişçesine bu kez hafif mahcup şekilde baktı kadının yüzüne. O incecik kaşlarda, kibar burnu ve dudaklarında, Zeki Müren ezgileri çalınıyordu sanki. Bu bakışları da yalnızca birkaç saniye sürmüştü. Buna tekrar cüret ettiğindeyse; siyaha çalan kahverengi, kumral saçlarda ve dolunayı çatlatacak o aydınlık simada, Özdemir Asaf şiirleri diziliyordu şimdi de. Kadın duracak butonuna basınca, bakışlarına dikkat kesildi Sahir. Oldukça hoşgörülü olduğunu haykıran masmavi gözlerinde; özgüven dolu, mağrur, düşünceli ve nitekim temkinli bir ifade okunuyordu.

Zekiydi Sahir, zekanın ve mantığın kıymetini iyi bilir, onları kutsal sayardı. Öte yandan sevginin yüceliğini de asla gözardı etmezdi. İlk defa gördüğü birisinin, yüzüne bakıp da etkilenecek kadar aptal değildi şükür. Fakat bu, tarif edemediği bambaşka bir histi sanki. İstemsizce kadına baktığı zamanı not etmişti zihnine. Tam yirmi altı saniye sürmüştü, ne uzun bir zamandı öyle... O yirmi altı saniyenin, dükkanındaki tüm saatlere hükmettiğini hissetti ve kadın, durakta inince de kitabını cebine koyup seyre daldı dışarıdaki insanları pencereden.

Yorumlar

Posta Kutusu

Ad

E-posta *

Mesaj *