Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Translate

Önemli Açıklama!

Burada paylaştığım ve paylaşacağım her türdeki eser, tamamıyla ve yalnızca bana aittir. Farklı bir platformda, eserlerimden izinsiz alıntı yapanlara, eserlerimin tamamını veya bir kısmını kopyalayanlara karşı, her türlü hukuki süreci izleyeceğime emin olabilirsiniz.

Yalnızca kaynak gösterilmesi ve izin alınması koşuluyla alıntı yapılabilir.

Üstelik bu platformda; gelişmeyi desteklemeyen hiçbir eleştiri, dikkate alınmamaktadır...

No.2 / Park, Kartopu ve Kardan Adam

           Bir numaralı hattın otobüsü, tıpkı eski günlerde olduğu gibi Kayalıpark tarafından, Alaaddin duraklarına geldi. Kar şiddetini epeyce artırmışken, bense etrafımdaki gençlerin üzerindeki rengarenk montlara bakmaktan kendimi alamıyordum. Şu normal bel, bol paça pantolonlara da bir bakın! Doksanlar ve iki binler modasından daha güzel ne vardı ki? Otobüse binip Konya'nın toplu ulaşım kartı olan Elkart'ı cihaza tuttum. Oha, ne kadar ucuz!? Elkart'ımın farklı tasarımına bakacaktı ki, iyi yolculuklar dileyerek kartı cebime koydum. Dalgınlığım başıma daha çok iş açacağa benziyor. Bu eski otobüslerin deri koltuklarına bayılıyorum. Kar yağışını keyifle izleyerek 2002'nin aslında harika bir sene olduğunu düşündüm. Vay be, bu hattaki otobüsün daha çok yolcusu varmış demek. Tabii yine bir dalgınlıkla yolculuk boyunca akıllı telefonumdan müzik dinledim. Neyse ki hiç kimse, bir başkasını umursamıyor. Veyahut saygı duyuyor desek yeridir. On beş dakika sonra duraktan indiğimde

No.1 / Yirmi Adım

           Şubat ayının ortasında da Konya, insanları şaşırtmayıp kupkuru ayazına devam ediyordu. Bense Alaska'daki kızakçılar gibi giyinerek, kursa kaykayımla gelmekte ısrarcıyım. Ne kursu diye sormayın lütfen, diksiyon diye kaydoldum ama İtalyancadan dramaya bir sürü derse giriyorum çok şükür. Belediyenin joker kursiyeri olarak, bizzat başkan tarafından plaket alabilirim veya toplu ulaşım kullanımından bile aforoz edilebilirim, emin değilim. Bu satırları günlüğüme kaydetmekle meşgulken, dersin bittiği söylendi ve öğretmenimizin meraklı bakışlarına ciddiyetle karşılık verip tahtadaki tekerlemeyi de not ettim. Defterimi sevimli çantama koydum, daha sevimli olan atkımı dolayıp beremi de takınca hızla binadan ayrıldım. Beremin ne kadar sevimli olduğuna dair detay vermek isterdim ama önce eve gitmeliyim.  Sokağa inince sınıftaki Gizem'i gördüm. Beni, burun hizama dek yüzümü örten atkım ve yumoş tüylü pilot beremle görüp de ürkmeyen nadir insanlardan biriydi. Yine gülümserken bakış

Ön Söz / Hypatia - Ahmose

     Hypatia ve felsefesi... Neydi onun özgün ve çarpıcı felsefesinin sırrı? Yaşadığı dönemdeki diğer filozofların deyimiyle, Platon'un ruhu ve Afrodit'in bedeninin muazzam sentezinde mi saklıydı? Yoksa mantık bilimini, sarsılmaz surlarla çeviren engin fikir dünyasında mı saklı? Bu kitapta naçizane; Hypatia'nın, berraklığıyla göz kamaştıran düşünce yapısına tanık olacağız. Öyleyse bu kitaba yalnızca araştırma-inceleme eseri diyebilir miyiz? Esasında hayır... Akdeniz'in parlayan yıldızı, İskenderiye'nin sokaklarında başlayıp Nil kıyıları boyunca sürecek yolculukta, Hypatia ve kıymetli öğrencisi Ahmose'ye eşlik edeceğiz. Unutulmamalı ki, her yolculuk; zihnimizde gezinen soruların cevaplarını bulmak için de fırsatlar sunar. Bizler de, bu yolculukta; Hypatia'nın özgün felsefesine tanık olurken, belki de hepimizin aklını kurcalayan sorulara cevap arayacağız.  Peki ya Hypatia; kendisini dindar olarak gören o bağnazların saldırısıyla hayata veda etmeseydi, daha uzu

Ön Söz / Palas Pandıras

        Daha önceleri, rüyalarımdan esinlenip şiir yazmışlığım vardır, çok da keyifli olmuştu doğrusu. Fakat bu sefer gördüğüm rüya; öylesine detaylı ve çarpıcıydı ki, bunu mutlaka öykü haline getirmem gerektiğini hissettim ve bunun için bilinçaltıma minnettarım. Haliyle bu kararımın spontane geliştiğini varsayarsak, bence yeni öykümüz için güzel bir isim buldum. Ön sözü biraz daha uzatırsam rüyamdan bahsetmem gerekecek ve şu an için heyecanı da diri tutmak istiyorum. O sebeple; rüyama ve sonrasında yaşanabilecek ihtimallere, gelin hep birlikte şahit olalım.      Yirmi adım ilerleyip yirmi yıl geriye gidebilen Çağrı'nın öyküsü, Palas Pandıras , Vay Lemi Gencay 'dan sizlerle...      2002'ye selam olsun...

Dünden Kalan Bugün...

         Bugün seni çok özledim. Hoş, hep özlemekte olsam da bugün hasretin bir başka yaktı yüreğimi. Bir kadının kederinde de hissettim seni, bir başka kadının heyecanında da... İlginçtir, bu duygu cümbüşü almış başını giderken, sana hasretim aynı şekilde yanmayı kafaya koymuştu. Çok uzaklardaki sevdalı bir özlem de, neşe dolu bir raks da hasretine yollar açmakta... Bilesin, hasretine; neşeyle koşuşturan bir köpekle, rüzgarla mırıldanan selviler de şahittir.  Ben sana bu mektubu kaleme alırken, bugünü noktalayıp ertesi güne ulaştım aslında. Bundan dolayı da, dünden kalan bugün demeyi düşünüyorum. Çünkü zaman kavramım hassas bir hal almakta Karanfil'im. Belki bir sen bilirsin, geleceğe dair hislerim bir bakıma lanetimdir. Yanılmaya da hasretimdir Allah kahretmesin... Biliyorum yine kahkaha atacaksın ama bir aptalın masumiyeti ve ruhen hafifliğini isterdim. Bak işte o zaman, bana şapşal demekten daha çok keyif alırdın.  Gece mektubu yarıda bırakıp uyudum. Belki rüyamda kavuşuruz diy

Posta Kutusu

Ad

E-posta *

Mesaj *