Ana içeriğe atla

Translate

Önemli Açıklama!

Burada paylaştığım ve paylaşacağım her türdeki eser, tamamıyla ve yalnızca bana aittir. Farklı bir platformda, eserlerimden izinsiz alıntı yapanlara, eserlerimin tamamını veya bir kısmını kopyalayanlara karşı, her türlü hukuki süreci izleyeceğime emin olabilirsiniz.

Yalnızca kaynak gösterilmesi ve izin alınması koşuluyla alıntı yapılabilir.

Üstelik bu platformda; gelişmeyi desteklemeyen hiçbir eleştiri, dikkate alınmamaktadır...

No.5 / Canım Kedim Muharrem


 



   

    Aradan birkaç gün geçmişti ki, Tayfun evime yeniden misafir oldu. Salondaki iki çuval dolusu taso ve futbolcu kartını görünce ağzı açık kaldı ama onu asıl şaşırtan ev arkadaşımdı.

"Aa kim bu afacan?"

"Canım kedim Muharrem. Geçenlerde kapının önünde denk geldi, çok üşüyordu garibim."

"Şuncacık kediye Muharrem mi dedin Allah aşkına?"

"Mahmut mu diyem? Klişe olabilirdi o da."

Çuvaldaki tasolardan bir avuç aldı.

"Stok işini biraz abartmış olabilir misin?"

"Ne abartması, daha yakınlarda bir depo tutacağım."

"Ee yuh artık!"

"Yabancı değilsin Tayfun, sana indirim yaparım. Hem şöyle düşün, geldiğim yıla ulaştığımızda sen otuz beş yaşında falan olursun. Çocuklarına nostalji diye alırsın fena mı?"

O sırada Muharrem yine ayağımın yanına gelip başını da biraz yana eğerek bana bakmaya başladı.

"Ne yapıyor öyle?"

"Valla anlamadım ki gardaşım, iki gündür böyle. Durup durup bakıyor sadece. Yarın veterinere götürecem, hatta şimdi gidelim mi?"

"Bana uyar. Gel bakalım Muharrem gel hele." diyen Tayfun, Muharrem'i yerden kaldırdı.

    Otobüse binince şehrin yıllar önceki halini hasretle izlerken çarşıya ne zaman ulaştığımızı fark etmedim bile. Geçtiğimiz caddeler boyunca, aslında çok iyi bildiğim mahallelere yabancı olduğumu hissettim. Çünkü çevrede pek çok şey farklıydı. Tayfun bana seslenirken, Muharrem ise içine koyduğumuz kutuya uzanmış şekilde bana bakmayı sürdürüyordu. Zafer durağında inip Form'a doğru yürümeye koyulduk.

"Veteriner yakınlarda mı ağa?"

"Sağdaki sokaktan dönünce ileride. Geçen tesadüfen gördüm tabelasını, umarım iyi bir doktordur."

Veteriner Hekim Tahsin diye başlayan tabelayı görünce içeri girdik. İçeride Tahsin Bey'in yerinde kumral, açık tenli genç bir kadın vardı. Dalgalı koyu kahverengi saçlarına, tonu kestaneyi andıran açık kahverengi gözlerine bakarken sorduğu soruyu duymamıştım.

"Biz Tahsin Hoca'ya bakmıştık ama." diyerek durumu kurtardı Tayfun.

"Ben kendisinin yardımcısıyım. Amcamın bu günlerde işleri var, yerine ben bakıyorum. Niçin gelmiştiniz?"

Tayfun'un biraz dürtmesiyle kendime geldim.

"Muharrem'in, yani canım kedimin bir problemi var gibi."

Gülmemek için kendini zor tuttu.

"Nesi var mesela?"

"Pek anlamadım aslında, durup durup beni izliyor uzun süre."

"Hım peki neden ismi Muharrem, özel bir anlamı var mı sizin için?"

Bu sefer kendini tutma sırası Tayfun'daydı. Onu belirgin bir şekilde dürtüp gülümsedim. Kadın da istemsizce güldü tabii.

"Hoşuma giden bir isimdi, ilk o aklıma geldi."

İlk şaşkınlığımı yavaş yavaş üzerimden atarken doktoru biraz daha süzdüm. Elmacık kemikleri ve çene yapısıyla keskin denilebilecek yüz hatlarına sahipti ama genel olarak oval diye tanımlanan bir siması vardı. Aslında dikkatimi çeken detay bakışları oldu. Meraklı, kurnaz, zeki, hoşgörülü, anaç, farkındalığı yüksek, muzip ve özgüven doluydu bakışları. Nasıl olurdu da bunca hissi ve erdemi içinde barındırabilirdi ki? 

Bir an için dalıp gitmeme Tayfun bıyık altından gülerken, doktor cümlesini tekrarladı.

"Kediniz size aşık olmuş görünüyor."

"Muharrem? Yakışıyor mu oğlum sana yav? Ayıp denen bir şey var." Ani gelişen tepkim öyle doğal oldu ki, doktor içtenlikle gülmeye başladı. Ne de güzeldi gülüşü, neyse şimdi konuya döneyim.

"Ee ne yapacağız bunun için hanımefendi?"

"Yapılacak pek bir şey yok aslında, Mart ayı gelince düzelebilir belki. Bazen rastlıyoruz bu gibi vakalara."

"Nasıl bir vakasın sen Muharrem, oğlum ya? Tayfun gülüp durma sen de yahu, iki dirhem karizmamız var onu da çizdi bizim Muharrem."

Ciddiyetini zar zor koruyan doktor "Siz yine de Mart ayı gelmeden uğrayın. Yeni bir gelişme var mı bakalım."

"Teşekkür ediyorum, ismizi öğrenebilir miyim?"

"İpek, memnun oldum."

"Ben de Çağrı, memnun oldum. Maalesef ki canım arkadaşım Tayfun ve canım kedim Muharrem işte."

O sırada telefonuma mesaj geldi. Dışarıda gören hiç kimse yadırgamadığı için rahatlıkla akıllı telefonumu kullanmayı seviyorum. Mesaja baktıktan sonra İpek'in meraklı bakışlarıyla karşılaştım.

"O telefonu nereden aldınız acaba ve nasıl dokunmatik olabiliyor?"

Şaşkınlıkla yüzüme bakan Tayfun'un ağzı açık kaldı. Muharrem bile cevabımı merak ederek dönüp yüzüme bakmaya başladı.

Yorumlar

Posta Kutusu

Ad

E-posta *

Mesaj *