Ana içeriğe atla

Translate

Önemli Açıklama!

Burada paylaştığım ve paylaşacağım her türdeki eser, tamamıyla ve yalnızca bana aittir. Farklı bir platformda, eserlerimden izinsiz alıntı yapanlara, eserlerimin tamamını veya bir kısmını kopyalayanlara karşı, her türlü hukuki süreci izleyeceğime emin olabilirsiniz.

Yalnızca kaynak gösterilmesi ve izin alınması koşuluyla alıntı yapılabilir.

Üstelik bu platformda; gelişmeyi desteklemeyen hiçbir eleştiri, dikkate alınmamaktadır...

Pamuk Şeker Ağacı



ÖN SÖZ

   Meleğim, kadim dostum, Karanfil Sultan'ım... Yokluğunda bir gün bile aklımdan çıkmamanla birlikte, eşsiz hatıralarınla ayakta kaldım. Ölüm yıl dönümlerin ve doğum günlerinde de seni naçizane mektuplarımla andım. Artık bu özel günlerde seni; şiirlerle, denemelerle, kısa öykülerle vb. anmak istiyorum. Ki, geçen seneki doğum gününde, 22. yaşını " Ben Hep Kapılara Bakarım " şiirimle kutlamıştım. 23. yaşını ise naçizane bir kısa öyküyle kutlamayı uygun gördüm, umarım kaleme alacağım eser melek ruhuna yakışacaktır. Kısa öykü alanında ilk defa yazacağım ve doğrusunu istersen; ne kadar başarılı olacağımdan çok, sana ne denli layık olacağıyla ilgileniyorum. Kendimi pek hazır hissetmemekle birlikte, bir an önce öykümüze başlamak için de can atıyorum açıkçası...

🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

No. 21

   Günlerden yirmi bir Mayıs... Mahallenin kalbindeki salkımlı meydanda hava günden güne ısınırken, güneşi perdeleyen bulutlar ışık hüzmelerini engelleyip havanın daha da basık bir hal almasına sebep oluyordu. Ramazan ayının gelişiyle, iftara kadar açlığını ve bitkinliğini unutmaya çalışan Ali, işine daha da sarılmıştı. Fakat bunaltan havalar en sonunda onu da usandırdı ve çalıştığı sahaftan aldığı kitapla birlikte sokak boyunca uzanan parka yöneldi. Parktaki meşhur pamuk şeker ağacının, gölgelediği banka oturup kitabını okumaya başladı. 

Mahallelinin pamuk şeker adını verdiği erguvan ağacı hakkında pek çok rivayet dolanır ortalıkta. Kimileri yıllar önce küçücük bir fidan olarak dikildiğinde, ilk çiçeklerinin pamuk şeker olduğunu söylüyor. Kimileri de çiçek açtığı vakit, erguvanlarını pamuk şekere benzetiyor. Hangisi doğrudur bilinmez ama; Ali çocukluğundan beri ikinci ihtimali mantıklı bulsa da, ağacın bir gün pamuk şekerle dolup taşacağına da içten içe inanıyordu. 

Çocukluğuna biraz değinmişken, mahalleden çocukluk arkadaşı Hande, onun bankta oturduğunu görünce bizzat kendi işlettiği butikten çıkıp dostunun yanına doğru yol aldı. 

" İnsan bana da bir kitap getirir be Aliko. "

" Sen bana kolye getirdin mi sanki caniko? " 

" Dilediğini al, dükkan senin. "

" Ben de aynı vaadi verebilmeyi isterdim aslında. " deyip muzipçe gülümsedi.

Birkaç dakika daha hoş sohbet ettikten sonra Ali sessizliğe gömüldü ve kendine has, donuk bakışlarıyla erguvan ağacını seyre daldı. Onun bu durgunluğunu çok iyi bildiği için, Hande de bir süre sessizce bekledi. Ertesi gün, Ali'nin en yakın dostunun doğum günüydü. İsmini bile telaffuz etmeye kıyamayıp Karanfil Sultan dediği kadim dostu, üç sene önce veda etti bu dünyaya. Onun doğum gününü kutlayamadığı için kendi doğum günlerini de kutlamayan Ali, yirmi iki Mayıs'ı onun anısına layık şekilde karanfillerle yad ederdi. Kadim dostunun hoşgörü ve sevecenlik dolu tebessümünü, yavru bir kedi kadar incecik sesini anımsayınca acı bir şekilde gülümsedi. Başını çevirip Hande'ye baktığında ise sol gözünden bir damla yaş süzülüyordu. 

Erkekler ağlamaz sözünün koca bir yalan olduğunu öğrenmişti Ali. Yanağa, oradan da çeneye doğru süzülen gözyaşı damlasının ne kadar ağır olduğunu da... İçi burkulurken yüreğinin o damlada nasıl da boğulduğuna şahit oluyordu. Karanfil Sultan'ınını kaybettikten sonra tam bir sene boyunca, bu damlaların ağırlığıyla geçti geceleri. Ardından ruhunu dehşete düşürecek bir sükunete kavuştu; gözlerinden yaşlar akmıyor, arada bir dostunun o narin sesini anımsayamıyordu bu sessizlikte. Mutlu olacağına, güçlü kalacağına dair sözü vardı. Verdiği bu sözle birlikte, dostunun " hayallerim var benim, gerçekleşmeyeceğini bildiğim ama mutlu eden. " söyleyişi de hayata tutunmasını sağladı. Onun her ölüm yıl dönümünde, pencere pervazından geri döndü. Bazen bir ay boyunca her gece bu pervazlardan geri döndüğü de oluyordu. 

Kendi hayatına kolaylıkla son verebilirdi Ali. Fakat rüyasında bembeyaz nurlar içinde gördüğü Karanfil Sultan'a, işlediği bu günahla kavuşamayacağını çok da iyi biliyordu neyse ki. Belki de bu varsayımla bilinçaltı, kendisini hayata bağlıyordu. Bu düşünceleriyle iyice derinlere doğru süzülürken, Hande'nin, hemen geleceğini söyleyip yanından ayrıldığını hissetti. Döndüğünde ise kucağında bir kasa çiçek vardı. Hande'nin huzur dolu tebessümünü fark eden Ali, çiçeklere bakınca hayrete düştü. 

" Burada tam yirmi iki tane karanfil var. Dilersen iftardan sonra burada buluşup pamuk şeker ağacının çevresine ekelim. "

Bu denli anlamlı bir hediye karşısında nasıl teşekkür edeceğini bilemeyen Ali, karanfilleri kibarca okşayıp Hande'ye sarıldı. Çiçekleri büyük bir özenle alıp dostuna veda etti ve akşama aynı yerde buluşmak üzere sözleştiler. 

İftar sonrası saatler geceye yaklaşırken çiçekleri getiren Ali, Hande'nin çoktan gelip ağacın çevresindeki toprağa küçük çukurlar açtığını gördü. Güzel dostu, kendisine bakıp saatini gösteriyordu.

" Ohoo neredesin be adam? İşimiz gücümüz var şurada. "

" Ne diye kızıyorsun? Tüm çukurları da bitirmişsin hem, beni bekleseydin ya. "

" Sen gelene kadar bir erguvan ağacı da dikilirdi buraya aslında. " deyip Ali'nin omuzuna vurdu ve ikisi birlikte, karanfilleri sırayla toprağa yerleştirdiler. Ali, çiçekleri teker teker okşayıp " tatlı gülüş pek yaraşır, gözleri ömre bedel. Ah ne güzel, ne güzel seni sevmek, ah ne güzel, ne güzel... " diye şarkı mırıldanıyordu. 

Karanfillere can suyu verdikten sonra tatlı bir yorgunlukla banka oturdular. Ali, tekrar tekrar Hande'ye teşekkür ederek dostunun ne kadar da ince düşünceli olduğunu yineledi. Hande ise muzipçe Ali'nin saçlarıyla oynayıp Karanfil Sultan'ı mutlu etmenin öneminden bahsetti ve gece yarısı gelince Ali'yle vedalaştı. 


No. 22

   Hande eve girene kadar ardından bakan Ali, karanfillerle baş başa kalınca derin bir iç çekip mis kokulu çiçeklerini seyre daldı. Her bir karanfilde dostunu hissettikçe içi ürperdi ve " karanfili kokladım senin için, odam hasret kokuyor, " diye şarkı mırıldanmaya başladı. Tam da yirmi iki Mayıs'ın ilk dakikalarında kuvvetli bir meltem çıktı ve erguvanlar peşi sıra ağaçtan koparak havada savrulmaya başladı. Gittikçe kuvvetini artıran rüzgar, Ali'nin ruhuna işlerken erguvanlar gökyüzündeki danslarına devam ediyordu. Çiçeklerin büyüleyici kokusu, hafiften bastıran uykusunu perçinleyince göz kapakları biraz daha ağırlaştı. Bu eşsiz erguvan resitaline kapılmışken banka uzanıp gökyüzünü seyre daldı. Bakışlarını karanfillere çevirdiği sırada, rüzgar kesildi ve havadaki erguvanlar, ağır ağır Ali'nin üstüne doğru süzüldü. Gözlerini son bir kez aralayan Ali, Karanfil Sultan'ın neşe dolu bakışlarını gördüğünü hissetti.

   Sahur vakti gelince davulcu, tüm mahalleliyi ayağa kaldırıp parkta toplanmalarını istemişti. Müsaade isteyerek kalabalığı aceleyle aşan Hande, karşısında gördüğü manzaraya inanamadı. Tüm erguvanlar, bankta yatan Ali'nin üstünü tıpkı bir battaniye gibi örtmüş ve ağaçtaki çiçeklerin yerini de, yine erguvanlarla aynı renkteki pamuk şekerler kaplamıştı. 

🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹

SON SÖZ

   Bu öyküyü kaleme almak için, bir senedir bekliyordum ve sana en çok layık olacağı günü, yani 22 Mayıs'ı seçtim. Eser ne denli başarılı oldu veya okuma şansın olsa nasıl bir tepki verirdin inan bilemiyorum. Fakat bolca gülümseyip mutlu olduğunu hissedebiliyorum, bunun tarifi epey güç ama neşeyle kıkırdayıp güldüğünü duyar gibiyim. Seni bir doğum gününde daha mutlu ettim ya, bu benim için müthiş bir lütuftur. Karanfilim, Çiçeğim, Meleğim, gülüşü güzel, bakışı güzel, kalbi güzel Karanfil Sultan'ım benim... Kavuşana dek rüyalarda buluşmak dileğimle, doğum günün kutlu olsun çiçek kokulu Meleğim... Rahmetli Kayahan'ın da dediği üzere " karanfili kokladım senin için, odam hasret kokuyor. " 

Dipnot: Pamuk Şeker Ağacı'nı eleştirmeden önce kadim dostumun ruhuna dualar göndermenizi rica ederim. Neşeyle, sağlıcakla, huzurla, şiirle, güle kalın. Elbette ki karanfilleri koklamayı da unutmayın. Böylelikle Meleğim'i de mutlu etmiş olursunuz...

Yorumlar

Posta Kutusu

Ad

E-posta *

Mesaj *