Ana içeriğe atla

Translate

Önemli Açıklama!

Burada paylaştığım ve paylaşacağım her türdeki eser, tamamıyla ve yalnızca bana aittir. Farklı bir platformda, eserlerimden izinsiz alıntı yapanlara, eserlerimin tamamını veya bir kısmını kopyalayanlara karşı, her türlü hukuki süreci izleyeceğime emin olabilirsiniz.

Yalnızca kaynak gösterilmesi ve izin alınması koşuluyla alıntı yapılabilir.

Üstelik bu platformda; gelişmeyi desteklemeyen hiçbir eleştiri, dikkate alınmamaktadır...

4. Senesinde 4 Ocak...


 
 
Bu sene 4 Ocak, cumartesi gününe denk geliyor ama ben bu mektubumu, bir çarşamba günü kaleme alıyorum Meleğim. Açıkçası, özellikle de çarşamba akşamlarının hatıralarımda eşsiz bir yeri vardır. Hatırlarsın, Skype üzerinden sadece bir kez görüştüğümüz akşam, çarşambaydı. 


   Yeni güne uyanan ufacık bir serçenin cıvıltısı, yavru bir kedinin şefkat dolu mırıltısı gibi sesini duyduğum tek an... Hoş, zaten telefonda konuşmaya pek alışkın değilimdir; üstüne, bir de sesini duyunca nutkum tutuldu. Sabaha kadar konuşmanı, her bir saniyesini pürdikkat dinlemeyi öyle çok istedim ki... Tabii her çarşamba akşamı, o gün gibi özel olamıyor. Bazı akşamlar, o güzel sesini unutuyor gibi oluyorum. Yorgun düşüp uykuya teslim olana dek, bana söylediğin cümleleri içimden tekrarlıyorum, sesini yeniden duymak adına. İtiraf edeyim, sırf telefonda başka birinin sesini duymayayım, olur da hafızamda yer etmesin diye; haftalarca hiç kimsenin çağrısına dönüş yapmadım. Ve yine itiraf edeyim ki; bazen telefonda bana söylediğin cümleleri zar zor hatırlasam da, sessizliğim karşısındaki o muzip gülüşünü hiçbir zaman unutmadım...

   Yastığa başımı koyduğumda, gözlerimi kapatıp birazcık düşünmem bile yetiyor, o tebessümünü işitmeye.. Vallahi bir tebessümünü görmeye, gamzelerini seyretmeye ömrümün yarısını verirdim. Yarısını verirdim ki; kalan ömrüm boyunca yanında olabileyim...

   Biliyorsundur, özellikle son iki sene boyunca kendimde büyük değişimler gözlemliyorum. Bunları da elimden geldiğince Değişim Rüzgarı isimli kitabımda paylaşmaya gayret ediyorum ve kendimdeki değişimleri kaleme alırken, aslında değişime ve yeniliğe kolayca adapte olduğumu gördüm. Normalde yenilikçi biri olsam da, hiç bu kadar hızlı değişimlere uğradığımı hatırlamıyorum. Bu durum aklımı kurcalarken, cevabını yakın bir zamanda buldum. Hayata karşı duruşum; zamanla umursamazlığı getirdi, umursamazlık da unutma sürecini. Komik gelebilir belki ama birkaç kez alzheimer başlangıcında olduğumdan bile şüphelendim. Tanıdığım insanları, okuduğum kitapları, edebiyata ve tiyatroya olan emeğimi unutabileceğimi düşündüm; ama hiçbiri aklıma ilk gelen ihtimal kadar sarsmadı beni...

Hastalığa yakalanırsam seni unutmadan ölmeyi diledim. Gülüşünü, sesini, bakışlarını, saçlarını, o sıcacık kalbini unutmak; ölmek değil de nedir?

Geçen sene 4 Ocak'ta, 20 Aralık 2015'te yayınladığın yazıyı - 4 Ocak... - paylaşmıştım. Orada yer alan, " Herkes kendi yalnızlığında silinip yok olur bu dünyadan " ifadeni her okuduğumda, öylesine sarsılıyorum ki; sen yalnız değilsin, silinip de yok olmadın cennetin bahçelerindesin, unutulmadın, kalbimin en derinlerindesin diye haykırsam duyarsın biliyorum ve o tatlı, incecik sesinle gülümsersin de, biliyorum Meleğim...

Karanfilim, Çiçeğim, Meleğim, gülüşü güzel, bakışı güzel, sesi güzel, kalbi güzel Karanfil Sultan'ım benim... Kavuşana dek rüyalarda buluşmak dileğimle...




Yorumlar

Posta Kutusu

Ad

E-posta *

Mesaj *