Ana içeriğe atla

Translate

Önemli Açıklama!

Burada paylaştığım ve paylaşacağım her türdeki eser, tamamıyla ve yalnızca bana aittir. Farklı bir platformda, eserlerimden izinsiz alıntı yapanlara, eserlerimin tamamını veya bir kısmını kopyalayanlara karşı, her türlü hukuki süreci izleyeceğime emin olabilirsiniz.

Yalnızca kaynak gösterilmesi ve izin alınması koşuluyla alıntı yapılabilir.

Üstelik bu platformda; gelişmeyi desteklemeyen hiçbir eleştiri, dikkate alınmamaktadır...

H-A - 1 / Çöldeki Kurt

 


- Bir Parça Açıklama -

   Eser; tümüyle alternatif tarih içeriyor olup kurgu boyunca yaşanan diğer olaylar ve öncesindeki gelişmeler, öykünün devamı niteliği taşıyacak olan romanda detaylıca anlatılacaktır. Öykümüz; içerisinde bulunduğu özgün tarihi ve zamanı, gelecek olan romana bırakarak, daha çok Hypatia'nın felsefesine ve seyahatine odaklanmaktadır.

Keyifli okumalar...

Lemi


ÇÖLDEKİ KURT

   İskenderiye Limanı / Sabahın ilk ışıkları...

   Hypatia, çoğu kez alışkanlığı olduğu üzere, gün doğumunu izlemek için limandaydı. Gün ışığı Akdeniz'in sularını ışıl ışıl aydınlatırken heybesinde getirdiği birkaç parça papirüsü yeniden okumaya koyuldu. Bugün büyük bir gündü, artık derslerini İskenderiye Kütüphanesi'ndeki büyük salonlardan birinde verecekti. Üstelik Nefertiti'nin isteği üzerine bu salona, Firavun Akhenaton tarafından Hypatia'nın ismi verilerek, bizzat kraliyet ailesi tarafından onurlandırılmıştı. Salondaki ilk dersi öncesi Hypatia'yı uyku tutmadı ve şimdi de batıdan esen hafif meltem, kendisini toparlamasına yardımcı oldu. 

" Bugün biraz erken gelmiş olabilir misin acaba? "

" Kıymetli öğrencim Ahmose, vakti bırak da söyle bakalım. Sen neden buradasın? "

" İlk dersin heyecanı mı yoksa gerginliği mi demeliyim, bilemedim. "

Hypatia güldü.

" Gerilecek olan kişi benim. Şu notları kaç kez okuduğumu hatırlamıyorum bile. "

Oturduğu kayalığın üzerinden kalkan Hypatia, öğrencisi ve en yakını Ahmose ile birlikte yürümeye başladı. Hypatia için Ahmose; belki de en kıymetli öğrencisi, can yoldaşı ve eşsiz yardımcısıydı. Ahmose için Hypatia ise, yalnızca en sevdiği ve hayatına rehber olarak gördüğü öğretmeni değildi. Onun için, Hypatia; zekası, zarafeti, fikir dünyası, nevi şahsına münhasır kalbi ve de güzelliğiyle, ruhuna aydınlıklar sunan bir ışıktı. Ona olan saygısı, sevgisinden ve hayranlığından hep bir adım önde olduğu için de, hislerini hep içinde tutmayı tercih etmişti. Kendisine tebessüm ettiğini görünce, gamzelerine bakıp yine yüreği aydınlandı Ahmose'nin. 

Limandan çıkarlarken orta yaşlı bir adamla karşılaştılar. Ahmose, o adamı, limana giderken de kendisine dikkatlice bakarken fark etmişti. Pek oralı olmayıp Hypatia'nın notlarını taşımasına yardım etti. Çarşıya ulaşan uzun caddeyi aştıklarında, nihayet meydanın solunda kalan sokağa vardılar. Sokak onları, doğruca kütüphaneye götürür. Ahmose'nin limanda fark ettiği adam, sokakta peşlerine düşmüştü. Ahmose, onu yeniden gördüğünde, sokağın çıkışında ellerinde kılıç ve mızraklar bulunan altı kişi belirdi. Hypatia'nın elinden tutan Ahmose, geldikleri yöne doğru ilerledi ama orada da üç kişi bekliyordu. Peşlerindeki adam, belinden büyükçe bıçağını çekip gülerek onlara doğru yaklaşmaya başladı.

Hypatia'nın gözlerinde en ufak bir korku ifadesi yoktu. Bir adım atarak, kendisini korumaya çalışan Ahmose'nin yanına geldi. Tam o sırada havada değişik bir ıslık duyuldu ve bıçaklı adam, boynuna birden bire ok saplanarak geriye doğru savruldu.

" Börü! Şimdi! " diye bağıran kadın, çatıdan atlayıp Hypatia ve Ahmose'nin önünde kendisini siper etti. Çaprazdaki kapı kırılınca içeriden çıkan iri yapılı adam, kahkaha atarak gerideki üç kişiye koşmaya başladı. Elindeki baltaları ikisinin göğsüne fırlatıp son kalan adamı da, boğazından tutarak duvara savurdu. 

" Aspanda bürküt! " diyerek mızrağı sahibine sapladı.

" Jerde kökbörü ol! " diyen iki kadın da çatıdan atlayarak Hypatia'ya saldırıya geçen diğer altı kişiye karşı koydu.

Kadınlar diğer saldırganları karşılayana kadar ikisi okla vurulmuştu bile. Onları karşı çatıdan vuran adam " Maral, Aybel! Kenarlara! " diye bağırıp kalan son saldırganı da göğsünden vurdu. Ahmose ve Hypatia'ya yakın koruma sağlayan kadın " Asutay, toparlanın burada. Bartu sen de çatıdan in. " dedikten sonra Hypatia'ya dönerek sağ yumruğunu kalbine götürüp selam verdi.

En başından beri sakinliğini koruyan Hypatia, merak içinde karşısındaki kadına bakıyordu.

" Sizler de kimsiniz ve bize saldıran bu kişiler kimdi? "

Açık kumral tenli, mavi gözlü kadın gülümsedi.

" İsmim Tomris. İsmine Börü dediğim ekibimle birlikte, hanlar hanı, ulu Hun Hakanı Attila Han'ın selamını ve himayesini getirmekle görevliyiz. Benim görevim aynı zamanda senin öğrencin olmaktır Hypatia. Arkadaşlarım; Aybel, Maral, Bartu ve Asutay da korumanızı sağlayacaktır. Size saldıran bu çakalları da araştıracağız elbette. "

" Peki ya neden? Yani imparatorunuz Attila Han'ı duymuştum, ama tüm bunlar neden? "

O sırada Aybel söze girdi.

" Han'ımız da senin ilminden haberdardır. Bizzat Tomris Hatun'u sana öğrenci diye gönderdi. Bizleri de öğrencin olarak sayarsan ne mutlu. Bahsettikleri kadar varmışsın. Sende Ülgen'in ışığı var. "

" Ülgen de kim? "

" İyilik tanrısı. " diye yanıtladı Asutay. Ardından Ahmose'ye bakarak " o belindeki küçük hançerle Hypatia'yı koruyamazsın. Al bakalım bunu yiğit. " kısa ve ince bir kılıcı uzattı.

Ahmose kılıca uzanmışken, Bartu uzun bir ıslık çaldı.

" Kam! Gel buraya! "

Daha çağrısını bitirmişti ki, yere doğru süzülen bir şahin, Bartu'nun omzuna kondu.

" Kütüphanenin çevresine bakman gerek Kam. " Bartu'nun cümlesi bittiği anda şahin yeniden havalandı.

Hypatia karşısındaki insanların ne kadar tuhaf olduklarını düşünürken, onları daha fazla gözlemlemeye başladı. Tıpkı Tomris gibi açık kumral tenli ama ela gözlü olan Aybel'le, kendisine kıyasla biraz daha esmer olan Maral'ın; birer kılıcı, mızrağı, palası ve yuvarlak küçük kalkanı bulunuyor. Tomris'in teçhizatı da kızlarla aynı tabii. Yeşil gözlü ve hafiften sarışın olan Bartu, mızrak yerine iki kılıç taşırken; iri yapılı ve esmer olan Asutay ise, iki kılıca ek olarak bir de gürz taşıyor. Tüm ekibin aynı zamanda yayı ve oklarının olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

Kısa süreli durgunluktan sıkılan Asutay " Tomris Hatun, burada daha bekleyecek miyiz? " diye sordu.

" Yok, güvenli bir yer bulmak gerek. "

Bunun üzerine Hypatia itiraz etti.

" Kütüphaneye gideceğiz. Orası elbette ki güvenlidir. "

Maral ilk kez konuştu.

" Orada da bir tuzak olabilir. Bundan emin olamayız. Ayrıca Kam huzursuz, orası kalabalık olmalı. "

Bunun üzerine Asutay gülerek " Tuzak olsa ne iyi olur bacım? Beni şu iki, üç çakal kesmedi ki. "

Tomris'in sanki yıllardır bu topraklarda yaşıyormuş gibi, rahatlıkla kütüphaneye doğru yürümesi Hypatia'yı şaşırtsa da, bunu belli etmedi. Kütüphanenin önündeki meydan ise her zamankinden daha kalabalıktı fakat bu seferki kalabalıkta henüz anlam veremedikleri bir telaş hakimdi. Hypatia'yı görüp tanıyan yaşlı bir adam koşarak ona doğru gelmeye çalışınca, Asutay adamın göğsüne avucuyla hamle yapıp onu geri itti.

" Durun! Kehler Amca, komşumuz ve babamın dostudur. "

" Hypatia, kızım! Neler oldu bir bilsen, bu insanlar da kim böyle? "

" Ne oldu Kehler Amca, babam iyi mi? "

" Theon neyse ki iyi. Kütüphaneye gelirken saldırıya uğramış. Yanında öğrencisi Synesius da varmış. Askerler tam zamanında yetişip saldırganları öldürmüş. Theon, askerlere sana ulaşmalarını da rica etmişti. Fakat kütüphaneye farklı yoldan gelen Orestes o kadar şanslı değil ne yazık ki. O başka bir saldırıda öldü. "

" Neler olmuş böyle? Bu dostlarım da beni ve Ahmose'yi saldırıdan kurtardılar Kehler Amca. Ah, Orestes, çok yazık. "

Tam o sırada meydana giriş yapan askerler, Tomris ve ekibini görünce silahlarına davrandılar. Bunun üzerine Hypatia öne çıktı.

" Durun! Bu insanlar dostumdur. Onlar beni ve Ahmose'yi saldırganların elinden kurtardı. " 

Havada Kam'ın uzun çığlığı duyulunca Tomris, Hypatia'nın kolundan tutup geri çekti. Hypatia'ya doğru kılıcı ile koşmaya başlayan asker ise, Asutay'ın gürz darbesiyle geriye fırladı.

" Bunlar asker değil! Pusu var kardaşlar! "

Börü, kendilerine saldıran yaklaşık on beş kişiyi, bir dakika içinde etkisiz hale getirirken; Hypatia, Ahmose ve Kehler ise, olan biteni sanki ağır çekimde izliyor gibilerdi. Hayatlarında ilk defa güle oynaya çarpışan savaşçılar görüyorlardı. Mısır topraklarındaki ünlü hiçbir savaşçının, bu kadar rahat ve neşeli olduğu görülmemiştir. Özellikle de Tomris, Aybel ve Maral'ı hayranlıkla izlemişti Hypatia. Türk kadınının bahsedilenden çok daha yiğit olduğunu görmüştü. Meydanda kimsecikler kalmayınca Tomris, Hypatia'nın yanına geldi.

" Senin yolundan gidince iki kez pusu gördük. İzin ver, senin yolunu emniyete alana kadar benim izimden gidelim. "

Ahmose ise Hypatia'ya kıyasla halen heyecanlıydı.

" Şimdi ne yapacağız peki? "

" Önce içimiz rahat etsin. Hypatia'nın evine uğrayalım, babasını bir görelim. Sonra bu saldırganların kökünü kazırız. "

Kehler Amca'yı da yanlarına alarak Hypatia'nın evine giderler. Hem Hypatia, hem de babası Theon, başına gelenleri sırayla anlatır. Börü ekibi, Theon ve Synesius ile de tanışmış olur. Bundan sonra ne yapacaklarını bir müddet düşündükten sonra Theon, söze girer.

" Attila Han'ın değerli muhafızları haklı kızım. Eğer söz konusu, senin eğitim vermen ise, bunu illaki de kütüphanede yapman şart değil. Eğitim için seyahate çıkman, hem ilmini daha çok duyurmanı sağlar, hem de değerli muhafızlar bu konuyu daha iyi araştırmış olur. Ben kendisine haber ulaştırmaya çalışacağım ama bu seyahatte ilk işiniz, Yüce Nefertiti'ye ulaşmak olsun. O elbette bir çözüm yolu gösterecektir. Hem Tomris'in dediğine göre, yüce hükümdarımız Akhenaton'un da, Attila Han'ın muhafızlarından haberi vardır. Bu sayede Nefertiti'nin size yardımı sonsuz olacaktır. Bu büyük bir lütuf. "

" Ulu Han'ımız, Yüce Nefertiti'ye de bize dair haber yollamıştı. " diye ekledi Tomris. 

" Ama baba, biz seyahate çıkınca ya saldırganlar gelip seni hedef alırsa? "

Theon kısaca gülümsedi.

" Benim şefkatli ve güzel kızım, şayet ilmi ve aklıyla hedef ben olsaydım; Ulu Attila Han, kıymetli muhafızlarını sana değil de bana göndermez miydi? "

Evde bir süre dinlenip hazırlıkları tamamladıktan sonra, akşama doğru yolculuğa çıktılar. 

Yorumlar

Posta Kutusu

Ad

E-posta *

Mesaj *